16 Kasım 2014 Pazar

Fangirl/Fanboy Arkadaşının Olması

   Sanırım kendi kafama uygun arkadaş bulmakta geçen seneye kadar zorlanıyordum. Tabiki çok sevdiğim, hala da görüştüğüm arkadaşlarım var ama neredeyse benim sevdiğim her şeyi seven, fangirl momentları bol insanlarla geçen sene tanışabildim. (Gerçi sonra bazılarıyla farklı okullara gittik ama olsun...)

   Eğer bir fangirl/fanboy arkadaşınız varsa, ara sıra sadece ikinizin anlayabileceği şakaları yanlışlıkla başkaları da varken söylüyorsunuz ve herkes size deli gibi bakıyor. Her ne kadar kötü bir şey gibi gözükse de bu tarz anlar çok eğlenceli oluyor. Mesela sinemada kimin yanına oturacağınızı düşünmüyorsunuz, direkt fangirl/fanboy olan arkadaşınızın yanına oturuyorsunuz ki feelsi daha rahat yaşatabilesiniz.

   Bu arkadaşlarınızın giydiği fandom t-shirtleri, o fandomdaki herkes tarafından beğenilir ama eğer arkadaşınız giymişse çığlık atmak kaçınılmaz. (Mesela TARDIS t-shirtü giyen arkadaşımın t-shirtüyle çekildiğim fotoğrafım var. Çocuğun yüzü önemli değildi...)

   Her an, aklınıza gelen herhangi bir şey hakkında bu kişilerle konuşabilirsiniz. İster fandom olsun ister yaşamın amacı olsun, her şeyi sansürlemeden konuşabilirsiniz. Çünkü bu kişiler sizin okuduğunuz şeyleri okumuş, izlediğiniz şeyleri izlemiştir ve bunları anlayıp sevebilecek kapasiteye sahiptir. Birbirinizden çok farklı olsanız da birbirinizi anlayacak ve (büyük ihtimalle) hak verecek kadar aynısınızdır.

   Bir sahne hakkında konuşmak için fangirl/fanboy olmayan birine önceki olayları ve sahneyi anlatmanız gerekir ama arkadaşınız sizle aynı fandomdaysa sadece iki kelime söyleseniz bile deli gibi kafa sallamaya başlar va siz o konu hakkında birrçok analiz yapabilirsiniz. Bu analizleri yaparken de farklı kelimeler kullanmak kaçınılmaz olduğu için lügatınıza sözcük eklemiş olursunuz.(Sanırım insanların kelime darcıklarına karşı bir takıntım var... #whocares)

   Okuduğunuz kitap sayısı asla yeterli gelmediği herkes tarafından kabul edilen bir olgu. İşte bu yüzden, okuyacak kitap bulamadığınız anda arkadaşlarınızın önerileriyle çıkagelmeleri en muhteşem şeylerden biri. Hatta ödünç veren modelleri de bulunmakta! Sonra bu kitaplar üzerinde konuşabilirsiniz ve ölüme saniye saniye yaklaşırken eğlenceli birkaç saniye kazanmış olursunuz.

   Bu kişiler Tumblr ve Instagram gibi sosyal medya sitelerinde sizin takip ettiğiniz -veya takip ettiğinize benzer- hesapları takip eder, sizle aynı etiketlere bakarlar. İleriki zamanlarda bu sitelerde gördüğünüz şeyler hakkında konuşmak istediğinizde zaten olayı bildikleri için hiçbir şey açıklamanıza gerek kalmaz.

   Kitap buluşmalarına, filmlere ve konserlere asla yalnız gitmezsiniz. Mesela Aynı Yıldızın Altında'ya tek başıma gittim ve benim dışımda herkes arkadaş grubuyla gelmişti. Filmden çıkınca herkes filmin kritiğini yaptı, sahneler hakkında konuştu. Bense annemle buluşup fangirllüğümü içimde yaşadım...

   Fangirllerle spoiler derdi olmadan konuşabilirsiniz. Bazıları spoiler yiyince deliye dönse de çoğu sizi affeder. Zaten çoğu zaman spoiler konusunu bilirler.

   Shipler ve OTPler hakkında konuşabilirsiniz. Kahkaha dolu bir çok anınız olur. Kitapçıda sizi sakinleştirecek biri vardır yanınızda. 

    Ve bunların hepsi mükemmel şeyler...




   Benim aklıma gelenler bunlar. Eğer sizin aklınıza (sizden kastım blogu zorla okuttuğum arkadaşlarım) gelen başka bir madde varsa söyleyin, ekleyeyim. #adiosamigos👋✋👋✋👋✋
   

9 Kasım 2014 Pazar

Cassandra Claire-Cehennem Makineleri:Mekanik Prenses

   Sınav hafta(ları)ma rağmen Mekanik Melek'i tekrar okuduğumu söylemekten gurur duyuyorum! Cehennem Makineleri'nin ilk kitabı olan Mekanik Melek'i 7. sınıfta, bir arkadaşımın kitabını ödünç vermesi sayesinde okudum ve BA YIL DIM!

   Tessa Gray, New York'tan Londra'ya gelmiştir. Abisini görmeyi umarken karşısına Kara Kardeşler çıkar ve kitabımız resmi olarak başlar. Kara Kardeşler, Tessa'nın varlığından bile haberi olmadığı yeteneğini ortaya çıkarıp geliştirmeye çalışırlar ama bu sırada Tessa, tutsak hayatı yaşar. Bir gün, muhteşem Will Herondale gelip kızı kurtarır. Böylece Tessa, Gölge Avcılarının dünyasıyla tanışır.

    Kitabı ilk okuduğumda neler hissettiğimi hatırlamak güç ama bu sefer çok gariptim. Serinin tüm kitaplarını okumuş ve her şeyi ("her şey"den kastım HER ŞEY!) bilerek kitaba başlamış olmak çok muhteşem,hele ki bu kadar seviyorsanız... Bir kitabı ne zaman tekrar okusam bu histen kurtulamam. Kitap bende olmadığı için aramam gerekti ve baktığım 3. yerde bulabildim. Kitabı alırken mutluluktan uçtum desem yeridir...
 
   Kitap, 1878'de geçiyor. Sanayi Devrimi'nin etkilerinin hissedildiği bir Lonra'da, karakterlerle beraber adım adım yürüyorsunuz. Hadi en çok bahsi geçen karakterlerden bahsedelim:

Tessa (Teressa) Gray: Kitabın ana kızı. Kitaplara olan düşkünlüğü en çok göze çarpan şeylerden biri. Herhangi bir kişinin bir eşyasına dokunarak o kişiye dönüşebiliyor. Uzun boylu, ince yapılı. Karakterlerinin derinliği her zaman göze çarpan yazarımız yine döktürmüş. Annesinden kala mekanik melek kolyesi ona huzur veriyor. 

 Will(iam) Herondale: Mavi gözlü, karışık siyah saçlı, yakışıklı bir genç. Gölge Avcıları'nın muhteşemliliğini ve (biraz da) kibrini sergiliyor. Parabataisi Jem (James) Carstairs dışında herkesi kendinden uzaklaştıryor. Nedeni serinin ikinci kitabı Mekanik Prens'te açıklanacak. Kitabımızın ana karakterlerinden biri.

Jem (James) Carstairs: Şangay'dan, ailesi öldükten sonra gelmiş. Kitabın ilerleyen bölümlerinde açıklanan bir 'hastalık'tan dolayı saçları, gözleri, hatta teni beyaza yakın bir gri. Kısaca albino bir Gölge Avcısı da denebilir. Will'in aksine kibar ve saygılı. Burda susuyorum çünkü Jem hakkında konuşmaya başladım mı susmam, susamam... Karakter gelişiminin mükemmelliği inanılmaza yakın. Çoğu yerde Will'den daha az önem sahibi olduğunu düşünseniz de aslında en az Will kadar önemli bir karakter olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca kitabın diğer 'asıl oğlan'ı.

Charlotte Branwell: 23 yaşında olmasına rağmen  Gölge Avcıları'nın evi olan Enstitü'nun başında. Kocası Henry Branwell.

Henry Branwell: İcat etmeyi seven, manyak bir tip. Kitap günümüzde geçse, okuldaki sayısal hastası nerdy jerk olurdu.

Sophie: Enstitü'de hizmetçi. Yüzünde bir yara olduğu halde güzelliğini koruyor. 3. kitap Mekanik Prenses'te "Sophie hak ettiğini buldu... Sonunda!" diye çığlık atasım geldi.

Thomas: Enstitü'de görevli. Fiziksel olarak bir Gölge Avcısı gibi eğitilse de kendisi bir Sıradan, yani Gölge Avcısı değil. Thomas'a hep üzülmüşümdür... O kibarlığının altında büyük bir yalnızlık var.  Sophie'den hoşlanıyor. Will'in son konuşmalarında yaptığı şey duygulandırmadı değil.

Magnus Bane: İblis efendimiz, büyücümüz! Ölümcül Oyuncaklar serisinden de aşikar olduğumuz bir karakter. Tüm güzelliklerden etkilenen Magnus, Will'den etkilenmiyor. Sırları olduğunu düşünüyor, haksız da sayılmaz. Parlak kıyafetleri, diken gibi saçları ve kedi gözleriyle sıradışı bir karakter.

Camille: Vampir. Magnus'un geçici sevgilisi denebilir. (Daha doğrusu Magnus, onun geçisi sevgilisi.) Sevgilisi olan kurtadamı öldürdüğü için De Quincey'ye kızgın.

De Quincey: Londra'daki vampir klanının başı. Gölge Avcıları'ndan kurtulmak istiyor. Kitaptaki ana kötü karakterimiz. Serimizin asıl ordusu olan robotları yarattığı düşünülüyor.

Nate Gray: Tessa'nın abisi. İlk başlarda Sıradan bir ticaretçi olan Mortmain için çalışıyordu.


   Aslında bahsedilecek birçok karakter var. (Kara Kardeşler, Gabriel Lightwood ve babası, Mortmain vb.) ama bahsetmezsem olmayacak kişiler şimdilik bunlar. Gabriel ve babası Bay Lightwood, şimdilik, o kadar da önemli değil gibi. Mortmain ve Kara Kardeşler'den bahsederken de kitabın içeriği hakkında daha fazla spoiler vermek istemediğim için şimdilik karakter tahlilini burda bitiriyorum.

   Gelelim post-itlerlr işaretlediğim "Ohaaaaa... Çok anlamlıııı..." sözler kısmına:

"Eğer dünyada sizi seven, sizi umursayan hiç kimse yoksa, gerçekten var olduğunuz söylenebilir miydi?"

"Dünyanın gerçekte nasıl olduğunu görmeyi öğrenmek zordur. Çoğu insan asla öğrenemez. Çoğu gördüklerine katlanamaz."

"Kitaplar söz konusu olduğunda insan her zaman temkinli davranmalı. Ve bütün kitaplar tehliklidir çünkü kelimeler bizi değiştirme gücüne sahiptir."

"Bütün nesneler zararsızdır (Bay Mortmain) ama onları kullanan insanlar için aynısı söylenemez."

"Fiziksel olarak ne olduğun, erkek veya kadın, güçlü veya güçsüz, hasta veya sağlıklı, kalbindekilerle kıyaslandığında bir önemi yoktur. Eğer savaşçı ruhuna sahipsen savaşçısındır. Bir lambanın üzerine hangi renkte, hangi biçimde, hangi tasarımda gölgeliklerle örtersen ört içindeki ateş aynı kalır,"

"Olanları değiştirmek için yapılabilecek hiçbir şey yokken gerekçelerin ne anlamı var?"

 Sayfa sayısı: 532
Artemis Yayınları
Çeviri: Zeynep Heyzen Ateş


Will&Jem
Bu fan art 3. ve son kitap olan Mekanik Prenses'e ait ama bu kitapa uyarlanmış saysak da sorun olmaz kdlsldlals

 Tessa'nın melek kolyesi.












24 Ekim 2014 Cuma

Will Grayson, Will Grayson - John Green&David Levithan

   Bugün bahsetmek istediğim kitap level veya stage olmadan okuduğum ilk ve tek İngilizce kitap: Will Grayson, Will Grayson. ''Young adult'' (genç-yetişkin) türünde olduğu için grameri hiç de zor değil ama sık sık sözlüğe bakmanız gerekebilir. (Benim başıma geldi.)

   Kitabın yazımı ve konusu bana ilginç geldiği için okumaya başladım. Türkçe sayfaların hiçbirinde ne bir inceleme, ne de konu bulabildiğim için yabancı sayfaları biraz karıştırdım ve bu kitabın Amerika'daki gençlerden tutun da Japonya'daki gençlere kadar herkesin hayatında karşılaştığı tipleri içerdiğini fark ettim.

   Konuya gelirsek kitapta iki farklı Will Grayson var. 2. adları dışında isimleri aynı olan bu iki gencin yolu bana göre çok komik bir şekilde kesişiyor. John Green'in yazdığı Will Grayson'ın  (kısaca 1. Will), en iyi arkadaşı Tiny Cooper adlı homoseksüel bir çocuk. Tiny (Minnacık) ismi sizi yanıltmasın, kedisi iri yarı bir insan ve kendi deyimiyle ''fab''! (Fabulous , Türkçe olarak ''Harika'', kelimesinin kısaltması veya ''kocaman'' anlamında da kullanılan bir kelime.) 1. Will'in hoşlandığı kız Jane Turner'sa değişik ve az bilinen müzik gruplarını seviyor. Ayrıca 1. Will'in 2 tane basit kuralı var: ''Çok fazla umursama ve konuşma.'' David Levithan'ın yazdığı Will Grayson'sa (2. Will) homoseksüel ve biraz depresif bir tip. Bunun sebebi homoseksüel olması değil, sadece hayatı pek kolay sayılmaz. Ah, ayrıca 2. Will'imiz internetten tanıştığı Isaac isimli bir çocuğa aşık. 1. Will sevdiği bir grubun konserine, 2. Will de şehir dışında yaşayan Isaac'le buluşmaya gider ve ikilinin yoları kesişir.

   Kitapta çok fazla eş cinsellik olduğunu düşünmeyin, rahatsız edici hiçbir şey yok.Kitabı okurken büyük zevk aldım. Hem güldüm hem hüzünlendim hem de (özellikle de John Green'in yazdığı bölümlerde) kelime bilgim arttı. Kitapta John Green'in yazdığı bölümlerde bütün imla hatalarına uyulmuş, David Levithan'ın bölümlerinde de büyük harf hiç kullanılmamış. Bu sayede hangi bölümde hangi Will var anlaşılıyor. Tek sayılı bölümlerde 1. Will, çift sayılı bölümlerde de 2. Will olduğu için kafanızın karışacağını pek sanmam.


   Kalemle sevdiğim bölümleri çizmenin kitaba saygısızlık olduğunu düşünüyorum ama anlamını bilmediğim kelimeleri zaten not aldığım için bazı yerleri çizdim:


   '' 1. Do't care too much. 2. Shut up.' (1. Çok fazla umursama. 2. Çeneni kapa.) (J.G.)

   
   ''i am constantly torn between killing myself and killing everyone around me.'' (Sürekli olarakl kendimi öldürmekle etrafımdaki herkesi öldürmek arasında kalıyorum.) (D.L.)
   
   ''everyone in our school has afterschool activities.
     mine is going home.'' (Okulumuzdaki herkesin okul sonrası aktivitesi var. Benimkisi eve gitmek.) (D.L.)

   ''I'll listen to anyone, frankly. Almost everyone knows better than I do.'' (Herkesi samimi olarak dinlerim. Neredeyse herkes benim bildiğimden iyi biliyor.) (JG.)


   ''the things you hope for the most are the things that destroy you in the end.'' (Olmasını en çok umduğunuz şeyler sizi en sonunda yok eden şeyler.) (D.L.)


   ''Damned if I talk, damned if I don't.'' (Konuşursam lanet olsun, konuşmazsam da lanet olsun.) (J.G.)


   ''Being in a relationship, that's something you choose. Being friends, taht's something you are.'' (İlişki seçtiğin bir şey. Arkadaşsa olduğun şey.) (J.G.)


   ''... stop thinking about the landing, because it's all about falling.''  (Yere konmayı düşünmeyi bırak çünkü her şey düşmek hakkında.) (D.L.)


(NOT: Bunlar kendi çevirim olduğu için yanlışı olabilir. Eğer varsa lütfen yazın :D )




   

Bu basımı Türkiye'deki basım değil ama belki bir gün gelir... Hatta gelmiş de olabilir, sadece ben görememişimdir. (Kaynak: Tumblr)


Buysa Türkiye'deki basım ama benim veya Türk bir kullanıcının fotoğrafı değil, halis mulis Amerikalı.


Sayfa sayısı: 352
Yayınevi: Penguin
(almak için)



















   Kitabın sonunda yazarlar arasında geçen konuşma bölümünden (''A Conservation Between John Green and David Levithan) böyle bir kitap yazma fikrinin nerden çıktığı, karakterlerin gelişimi gibi şeyleri öğreniyorsunuz. Bir de The Fault In Our Stars'ın (Aynı Yıldızın Altında) ilk bölümü yer alıyor.

   Kitap ''Herkes mutlaka okumalı!'' tarzında değil ama birçok arkadaşıma önerdiğim bir kitap. Okuduğum diğer John Green kitapları gibi beynimde yeni ufuklar açtı. Şahsen, David Levithan'ın yazımını çok beğendim ama hiçbir kitabını bulamadım. Umarım bir ''inceleme''m de onun kitabı hakkında olur.








   









David Levithan

















John Green








  
   Sınavlarım yavaş yavaş yaklaşıyor ve quizlerim oluyor. Kısacası bir dahaki yazımı ne zaman yazarım bilmyorum :/ O zamana kadar kendinize iyi bakın :D











20 Ekim 2014 Pazartesi

Veronica Roth ve Uyumsuz Serisi Hakkında

   İlk olarak, bu yazıyı Elif için yazıyorum. Yazılarımı mutlulukla beklediğini ve Uyumsuz serisi hakkında bir şeyler yazmamı söyledi. BU SENİN İÇİN DOSTUM!

   Uyumsuz serisi 3 kitaptan oluşuyor: Uyumsuz, Kuralsız ve Yandaş. (Ayrıca Türkçe'ye çevrilmemiş bir kitap daha var, sıra ona da gelecek.)

   Uyumsuz'u okullar kapanmadan önce, filmi vizyondan kalktıktan sonra okudum. Temmuz ayında da Kuralsız ve Yandaş'ı alıp 4 gün içinde bitirdim. Söylemekten utanmıyorum, Yandaş'ı bitirdiğimde ağladım. Kitaplarda kolay ağlayan biri değilim (aslında hiçbir şeyde kolay ağlayan biri değilim, sadece feelsden ölür ve hüzünlenirim.) ve beni ağlatmak her yazarın - J.K.Rowling ve Veronica Roth dışında - harcı değildir. İlk iki kitabın sonunda "Bu ne?! LAAAN..!" durumundayken son kitapta "Böyle bitemez! Lanet olsun bu hayat, lanet olsun bu sevgi!" durumunda kalıyorsunuz. Yazara söverken kahkaha atıyorsunuz diyeyim, siz anlayın.

   Uyumsuz'u hala izlemedim çünkü beni hayal kırıklığına uğratacak diye çok korkuyorum. Bir de olan her şeyi bilince filmleri pek beğenemiyorum, izlerken de sabırsızlanıyorum.

   Bu kadar yorum yapmışken yazar hakkında da 1-2 şey söylemek farz oldu.

 Veronica Roth '88 doğumlu. Kitaplarda yazdığına göre, üniversiteye giderken ödev yapmak yerine Uyumsuz serisi üzerinde çalışmış. (Kendisi Northwestern University'de yaratıcı yazarlık okumuştur. Yanlış hesap yapmadıysam üniversiteden 3 sene önce mezun olmuş.) Ayrıca evli.

   Seri üzerinde çalışıldığı çok belli. Bir kere, kurguda en ufak bir tekrar, sıradanlık yok. Konu hem akıcı hem ilgi çekici. Aklınızdaki sorular da bir bir yanıtlanıyor. Bir kitabın sorusunun cevabı başka bir kitapta yanıtlanıyor, o ayrı. Bölümleri tutup da 20-25 sayfa yazmamış. Yandaş'ta 3 paragraflık bir flashback bölümü bile var. 

   Aslında bu seriye biraz önyargıyla başlamıştım. Özellikle de isyan lafı Açlık Oyunları'na benzediğini düşündürtüyor. Savaştan sonra yeni bir hükümetin kurulması, yerleşkeden yerleşkeye gitmenin yasak olması vb. olaylar sizi yanıltmasın. Uyumsuz'u bitirdiğinizde kendinden önce yayınlanan hiçbir seriye benzemediğini göreceksiniz. Kuralsız'ı okuduğunuz zaman çok beklerseniz "Bu kadın ciddi mi? Neden kimse açıklama yapmamış? Ben kimim? Yaşayış amacım ne?" soruları beyninizi Işıl gibi yer bitirir. (Slm James, slm.) 

(Fun fact: James Dashner'ın yazdığı Labirent: Ölümcül Kaçış'ı okuyunca da Uyumsuz'a benzediğini düşündüm ama 2. kitap Alev Deneyleri'nin başında öyle olmadığını anladım. Eğer ikisini de okumadıysanız Uyumsuz'u daha çok öneririm.)

   Yazarın bir de "Four: A Diverngent Collection" (Dört: Bir Uyumsuz Koleksiyonu) adlı bir kitabı var. Türkçe'ye daha çevrilmedi ama yaz tatiline kadar çevirmezlerse İngilizce okumayı planlıyorum. Zaten 256 sayfa. Türkçesi 1 günde, İngilizcesiyse 1 hafta da biter. Kitabın tanıtımını yanlış hatırlamıyorsam kitap 3 bölüm. Her bölümde bir kitabın backstory (bazense alt metin) denen olaylar anlatılarak Four'un yaşamı aydınlatılacak. Kitap D&R'da 40 lira gibi bir şey ama Türkçesi 25'e satılır diye düşünüyorum.

(D&R'ın sitesinde siyah kapaklı ve hemen hemen bunun kadar şık.)


Sayfa Sayısı: 508
Artemis Yayın Evi
Çeviri: Uğur Mehter
Sayfa Sayısı: 508
Artemis Yayınları
Çeviri: Uğur Mehter
Sayfa Sayısı: 520
Artemis Yayınları
Çeviri: Uğur Mehter


Uyumsuz'u kısaca anlatan bir çalışma. (Kaynak: Tumblr)

"Korku seni aşağı çekmez, seni uyandırır." (Kaynak: Tumblr)

NOT: Kitap 1. şahısla yazılmış ve çevirmen geçmiş zamanla çekimlemek yerine yazarın yazdığı şimdiki zamanla yazmış, iyi de yapmış ama ben sıkılırım diyorsanız hazır olun!

Kapak tasarımı hakkında konuşmak gerekşrse ben hepsini uygun buldum. İlk kitaptaki ateş, Cesurluk'u temsil ediyor. 2. kitaptaki ağaçsa Dosluk'u... Son kitaptaki su da Bilgelik'i temsil ediyor. Böylece kitaplar hakkında da bilgi almış oluyoruz. Daha fazla bilgi vermek istemiyorum, bilmeniz gereken ayrıntıları araştırarak bulursanız kitabı daha büyük bir zevkle okursunuz :D
(Kaynak: Tumblr)








   Bundan sonra başka bir "Teşekkürler" yazısı ve bir kitap yorumuyla karşınızda olacağım. O zamana kadar en azından 1 kitap bitirmeniz dileği ile...








19 Ekim 2014 Pazar

SA

   Selam olsun size Samanyolu Galaksisi'ne bağlı Dünya'da yaşayan Adem oğulları ve Havva kızları! Destansı bir giriş yaptıktan sonra, gelelim asıl konumuza: Tanışalım kaynaşalım.

   İlk öncelikle ismim Melis. Siz bunu okurken bir fangirl moment yaşıyor olabilirim, yeni bir fandoma katılmış da olabilirim. Kısacası ben bir fangirlüm. (Fangirl/fanboy veya fandom ne demek bilmiyorsanız yazının geri kalanını okumadan önce bir daha düşünmenizi öneririm.) Bütün yazımı kitap okuyarak ve Tumblr'a girerek geçirmiştim ki bir arkadaşım arayıp blog açtığını söyledi! (blogu) Okulların açılması, nakiller, ödevler derken daha yeni zaman bulup da açabildim *cries* Zamanımın büyük bir kısmını fangirllingle geçiririm. Konuştuğum şeylerin büyük çoğunluğu da fandomlar hakkındadır. Bir de gereksiz ve saçma bir şekilde İngilizce konuşmaya başlayabilirim ama Türkçe bir karşılığı varsa İngilizce sözcük kullanmaya karşıyım. (Burdan da ne kadar büyük bir beyne sahip olduğumu anlayabilirsiniz!)

Bu fotoğraf şu anki profil fotoğrafım. Bunun nedeniyse villainların bazılarını iyi karakterlerden fazla sevmem. Ayrıca, dostum, THAT'S DARH VADER! En büyük isteklerimden biri de villain bakış açısıyla kitap yazmak ama yetenek pek yok... Fakat konumuz bu değil.








   Aileme göre normal, arkadaşlarıma göre iyi ama deli, yakın arkadaşlarıma göreyse hiperaktif bir sosyopatım. Kimisi beni zeki bulur kimiyse gerizekalı ama IQ seviyemin ortalama olduğunu düşünmekteyim. Bir sürü yabancı dil öğrenmek istiyorum ama İngilizce'yi bile ilk başlarda kıvıramıyordum. Sözel yeteneğimle fizik sevgim ters orantılı. (Fiziği sevme nedenimi bilmiyorum ama Doctor Who veya Agents of S.H.I.E.L.D.'ın beni etkilemiş olabileceğini düşünmekteyim.)

   İlk fandomım Harry Potter'dır, abim sayesinde giriş yaptım. Son fandomımsa Labirent (The Maze Runner) sanırım. Bir de YouTube'da vlog izlemek en sevdiğim aktivitelerden biridir. Dizi ve film izlemeyi de severim ama diziyi biraz daha fazla severim *utanmış surat*

   Blogumda okuduğum, dinlediğim, izlediğim, sevdiğim şeylerden ve gözlemlerimden bahsetmeyi planlıyorum...sıkılmazsam.

   Şimdiyse gerekli olduğunu hissettiğim o 'Teşekkür Ederim' bölümü var: Öncelikle ''Blog açtım.'' diyen arkadaşıma (adını söyleyemem, üzgünüm) ; birçok fandoma girmemi sağlayan Doğa'ya ; saatlerce kitaplar, filmler ve diziler hakkında konuşabileceğim Şeyma'ya ; komik şakalarıyla beni güldüren Ece'ye ; bir ara hikaye yazmam için beni teşvik eden Elif'e (ki kendisiyle konuşmak en büyük hobilerim arasındadır ve ondan ilham alıp yazdığım fanfictionlar bulunmaktadır.) ; bulduğum ilk Whovian arkadaşım Sena'ya ; konuşurken -deyim yerindeyse- anırarak güldüğüm Ösqe'ye (evet, telefonumda böyle kaytlısın) ; bana kitap öneren (ama önerdiklerini bir türlü alamadığım) Hande'ye ve sıkılmadan buraya kadar okuduysanız size teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. ALLAH HEPİNİZİ KUTSASIN!